ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMALARI VE YAŞAMIMIZA ETKİLERİ

Çocukluk çağı travmaları dendiğinde “travma” sözcüğü nedeniyle aklımıza ilk gelenler muhtemelen çocukken geçirilen bir kaza veya afet gibi şeyler olacaktır. Oysa bu terimin karşılığı çocuk istismar ve ihmalidir. İstismar, bir çocuğun iyi oluşuna zarar veren her türden kötü davranışı ifade eder; basitçe çocuğa yapılmaması gereken davranışlardır. İhmal ise çocuğun iyi oluşu için gereken ama eksik bırakılan her türden olumsuz durumu ifade eder; çocuğa yapılması gereken ama yapılmayan davranışlardır.

Çocuk istismarı genellikle üç türde incelenir: Fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar. İhmal ise fiziksel ve duygusal ihmal olmak üzere ikiye ayrılır.            İstismara örnek olarak verebileceğimiz bazı davranışlar çocuğa vurmak, hakaret etmek, tehdit etmek veya çocuğu cinsel bir nesne olarak kullanılması olabilir.  İhmal ise çocuğun ihtiyacı olan besine, kıyafete, eğitime, düzenli bir hayata, anlayışa ve sevgiye ulaşmasını engelleyen bütün davranışları içerir. Bu tanımlar üzerinden düşünüldüğünde insan, neredeyse her çocuğun az ya da çok çocukluk çağı travmasına maruz kaldığı sonucuna ulaşabilir. Aslında bu kısmen doğrudur. Çocukken kötü bir söz işitmemiş, kötü davranışına maruz kalmamış ya da istediği sevgiyi alamadığını hissetmemiş olanımız yoktur. Öyleyse her birimiz travma yaşamış sayılır mıyız?

Psikoloji alanında yapılan sayısız araştırma gösteriyor ki, birçok insan çocukluğunda ihmal veya istismar olarak tanımlanabilecek durumlarda karşılaşsa da, bu durumun sürekli olmaması veya çocuğun iyi olmak için ona yeterli desteği ve sevgiyi verebilen yetişkinlere sahip olması durumunda psikolojik açıdan sağlıklı bireyler olarak yaşamına devam edebiliyor.

Öte yandan ihmal veya istismar türlerinden birine ya da birkaçına uzun süreli ya da şiddetli şekilde maruz kalan bir çocuğun, büyüdüğünde psikolojik sorunlar yaşaması ihtimali oldukça yüksektir. Bu yüzden psikolojik tedavilerin önemli bir kısmı, bireyin güncel sorunlarının yanında çocukluğuna odaklanır. Hatta “çocukluğuna inmek” gibi tabirlere de bu gerçek zemin hazırlamıştır denilebilir.

Bu durumda çocukluğunda olumsuz deneyimi olan herkes yetişkin yaşamında psikolojik sorunlar yaşayacak mıdır? Muhtemelen hayır. Aynı deneyimi yaşamış olan bireyler, mizaç, aileden alınan destek ve ilgi, psikolojik esneklik gibi birçok alandaki farklılıkları sonucu farklı derecelerde etkilenmiş olabilirler. Bazen de durum, bu travmaların bizde kırılganlık oluşturması, adeta psikolojik bağışıklığımızı azaltması şeklinde seyreder. Zor bir zamanda bizi daha kırılgan hale getirir. Her ne olursa olsun, hatırlamamız gereken şudur; çocukken yaşadığımız olaylar çoğunlukla “başımıza gelmiş”se de, birer yetişkin olarak artık yaşamımıza yön vermek, değişimi başlatmak elimizdedir. Bu değişimin yollarından biri olan terapi, bazen kendimizi keşfetmemize bazen de yaralarımızı sarmamıza yardım eder. Her şekilde kendimize verebileceğimiz en güzelliklerden biridir.

Yazan: Klinik Psikolog Setenay Koç